20 Ekim 2010 Çarşamba

Sanat Sepet İçindir

- Sanatın ne olup ne olmadığı hakkında Sebastian ile birlikte karşılıklı atıp tutuyorduk. "Willendorf Venüsü'nü bilmeyen mektepli heykel sanatcısı olur mu abi?" dedi Sebastian. "Neden olmasın" dedim bilir bilmez. "Vardır muhakkak".-

 Eline fırçayı alıp ne boyarsa boyasın, yaptığı "şeyi" iyi pazarlayabiliyorsa insan "ressam" oluveriyor. Adamın bir şeyler yaratma kaygısının ceremeseni sanat çekiyor. Mesela, entellektüellik cephesinin çok da çaba harcanmadan kazanılan payelerinden biri fotoğraf sanatçılığı. Lise zekalı üç beş tane kadının resmini çekmek yeterli. Klişelerle süslü bu tip sanat masturbatörleri, "imgelemlerini" sağa sola sıvaştırmakta oldukça ustalar. Fonda çoğunlukla börtü böcek, deniz,su yada 3-5 ev-bina ve önde de bi lise zekalı kadın. Hah. Bir taşla iki kuş... Hem sanatını(!) icra ettmiş oluyor, hem de lise bilinçli dişiye kendi çapında bi top modellik bahşediyor böylece. Çeşit çeşit filtreler ve lensler nasılsa sanatımsı bir şeyler çıkartır ortaya. Alet işleyecek masturbatör övünecek.Bunların vizorden ne gördüğünü sandığını bilemiyor insan, ama pek matah bir şeyler olmadığını anlıyabiliyor.

    Çerden çöpten heykeller ve bi ton deforme tasarımdan oluşan "modern" bir sanat yaratabiliyor bu tarz sanat satıcıları. Ben cehaletimden dolayı o ulvi betimlemelerini tanımlayamadığım için böyle diyorum. Elbette yapıtlarının kataloğuna yada tanımlarına şöyle şeyler yazarak anlamlandırmaktalar bu eserlerini.

"İmgesel buhranları ve çağımızın yanlızlaştırdığı insanın gittikçe basitleşen doğasını tanımladığı bu çalışmasında temel vurgu elbetteki akla yapılmakta. Devinimin doğasını aslında bireyin kültürel evrimine yansıtmanın gerekliliği üzerine düşünmemiz gerekmekte. Neden bu tek düzelik. Yoksa biz de bu heykeller gibi içimizde sakladığımız ruhun  öznesi olmaktan çıkıp birer aynaya mı dönüşüyoruz... Yalnızlığımızı birbirimizin yüzüne vuran aynalara..."

    Böylece harika bir sanat yarattınız... Kutlarız...
    Ancak sormakta bir beis görmüyoruz: " Eser kendi meramını anlatmaktan o kadar uzak mı ki, bir de bu tarz açıklamalara ihtiyaç duyuyor sayın sanat satıcısı?" Kendisini açıklamak için edebiyatın haricinde yazıdan güç alan heykel,resim,müzik olur mu? Olsa olsa biri derdini anlatırken diğeri de onu tamamlar. Ama yok... Kendisini ifade edemeyen "şeylerin" altına yaz: " İmgesel tınıları işitselleştirdiği bu tasarımında vs..vs... Peki o zaman edebiyatla uğraşsana sayın sanat satıcısı. Heykelin meramını anlatamıyorsa altına bi de açıklayıcı resim mi yapıyorsun?

   Böylelikle sevgili yardımcım Sebastian ve ben, sanatın sepet için olduğu kanısına vardık.

   Tüm sanat satıcılarının zoruna gitmesi umuduyla...!


Notlar:
Resim 1 kendi meramını güzelce anlatan bir sanat eseriyken, Resim 2, derdini anlatabilmek için şöyle robotik bir yazıya ihtiyaç duymuş: " New York şehrinin sokaklarında kaybedilmiş eldivenlerin toplandığı, tekrar kurgulanıp yeniden kullanıldığı kayıp eşya bürosuna hoş geldiniz. Burada, kaybolan eldivenlerin reenkarnasyonlarına kişilik kazandıran, tamamen geri dönüşümlü malzemelerin kullanıldığı robotlar ile karşılaşacaksınız. Hareket; sensör, motor ve insan gücü ile alan robotlar üşümemek için ellerini birbirlerine sürtmektedirler. Eldivenlerin birbirlerine dikildiği ceket ise giyenleri sıcak tutacaktır."

  Bizim gibi cahil cüheyla ayak takımının anlamaktan çok uzak kaldığı bu tip "sanat" çalışmalarına anlam kazandırdığını tahmin ettiğm kelimelerin de altını çizmek isterim: "New York", "tekrar kurgulanmak", "eldiven reenkarnasyonu", "geri dönüşümlü malzeme".









Resim 2: Modern Şey



Resim 1:Hieronymus Bosch